20101001

Başka insanlara dair yapılan analizler, bir yerde o insanlara 'düşünsel' olarak sahip olmaya veya onlara karşı bir üstünlük kurmaya çalışmaktan kaynaklanıyor olabilir mi?

Bir şey daha:

Çok fazla analiz, insanı parçalanmaya götürmez mi? Hani bir yerde, her şeyi kategorilere ayırmaya kalkışıp, onları algımız için 'düzenli' bir hale getirmeye çalışıyoruz sonuçta.

4 yorum:

orhan dedi ki...

birincisi olduğunda narsisistler bunu hemen sezer ve öfke ya da kendini geri çekme ile karşılık verir diyor, heinz kohut. ancak bu üstünlük kabulüne dünden razı olanlar da var beri taraftan.

ikincisinde ise zaten parçalanmış/zayıflamış bir ruhsal yapının sağlamlaştırılması demek olan analizin zarar verici noktaya gelmesi o zamana kadar yapılan analizi sorgulamayı gerektirir öncelikle. ancak dışarıdan desteği alabilmekte zorlanan bazı ağır psikotik vakalar için bu tür müdahaleler kendi iç düzenlerine daha da kötüleştirebilir, doğrudur. görece hafif ve sınır psikoz ile nevrozlarda ise terapinin fazla gelmeye başladığı noktada iyi bir analistin, hastanın terapiye olan ilgisinin azaldığını ve bunun halen çözülmemiş çatışmaya karşı bir savunma mekanizması olmadığını anlayacağını söyler, heinz kohut.

Burak Özkan dedi ki...

Evet, narsistlerin kendilerini hemen geri çektiği ve analizi yapan kişiye karşı ani bir atakla kalın bir duvar ördüğü; bazılarının da buna dünden razı oluşuna katılıyorum. Ancak benim asıl değinmek istediğim, bunlardan bağımsız olarak da, 'analiz yapmanın' özünde yatan durumdu. Duruma tepki veren bir narsist veya boğun eğen biri olmasa da, birilerini analiz etmeye kalkmak, bir bakıma o kişileri entelektüel olarak hakimiyet altına almak/almaya çalışmak anlamına mı geliyordur? Çünkü açıkçası ben öyle olduğunu düşünüyorum.

Örneğin, tavırlarından pek hoşnut olmadığınız bir insanla tanışıyorsunuz diyelim. Ve bir şekilde, o kişiyle ilgili olan rahatsızlığınızı dışavurmaya ihtiyaç duyuyorsunuz. Napıyorsunuz, o kişinin tavırlarını, kişiliğini; yaptığı şeyleri neden yapıyor oluşuna dair tespitlerde bulunmaya, hatta daha da ileri giderek analizler yapmaya başlıyorsunuz. Böylece, o kişi sizin artık rahatsız edici bir insan olmaktan çıkıp, kişilik analizi yapılmış biri oluveriyor. Belki bu analizler o kişi için bir önem taşımıyor ama siz o kişiyi 'çözdüğünüzü' düşünüp, ona karşı bir üstünlük kuruyorsunuz.

İkinci paragrafa gelirsek de, Heinz Kohut yeterince söylemiş. Sanırım terapiye olan ilginin azalması Şizoid hastalarında sık görülüyordu.

orhan dedi ki...

"birilerini analiz etmeye kalkmak, bir bakıma o kişileri entelektüel olarak hakimiyet altına almak/almaya çalışmak anlamına mı geliyordur?"

ilk yorumda bahsetmedim ama heinz kohut aynen bu dediklerinden bahsediyor aslında. ve hastayı "eğitici" yorumlarla iyileştirmeye çalışan kimi analistlerin (özellikle dürtü-çatışma kuramına bağlı olanların) bile zaman zaman bu tuzağa düştüğünden bahsediyor.

şizoidlerin uğraşılması zor vakalar olduğunu duymuştum. onların bir terapiye ilgi gösterebilmesi bile mucize gibi görülebiliyormuş.

Burak Özkan dedi ki...

Evet, bu tuzağa düşmemek veya bu yöne doğru ilerlememek aslında zor olsa gerek. Çünkü, ilk yorumda bahsettiğin narsistin verebileceği tepki tam da analist için geçerli. Veya boğun eğmek de keza aynı sonucu doğurabilir.

Şizoidlere gelince, evet doğrudur çünkü benim de bildiğim kadarıyla terapiye kendi isteğiyle gidenlerin sayısı neredeyse yok denecek kadar azmış ve bunun da sebebini tahmin edebiliyorum.

Ayrıca belirtmem gerek, kütüphanen kıskanılacak kadar birikimli. :)