20101002

"Gerek evrimsel gerekse klinik model açısından ele alalım, bir insanın kişiliği kendisiyle ve çevresiyle olabildiğince barışık ve işlevselse, o kişinin kişiliği o kadar “normâldir”; buna “toplum-merkezci [socio-centric] tavır” da denir. Tam aksine, ne kadar kavgalı ve işlevsellikten uzaksa (disfonksiyonelse) bu kişinin kişiliği “bozuktur”; buna “ben-merkezci [self-centric] tavır da denir.

Tamamen Batı Kültürü kaynaklı bu faydacı târifin hakikatte ne kadar doğru olduğu çok tartışılır. Kültürel faktörlerin öneminden yukarıda bahsedilmişti. Filipinler’deki insanların hemen hepsi Batı kriterlerine göre ya şizotipal ya da şizofren olmalıdır; ama değiller. Bunun daha hafif örneklerini de verebiliriz: İngilizler’in normâl diyeceği bir kişiye İtalyanlar şizoid, Kayserililer’in sağlıklı diyeceği bir insana bir Of’lu “durgun” diyebilir. Burada hem genetik hem de memetik faktörler büyük rol oynar. Hele disorder (çok hatalı olarak bozukluk diye tercüme ediliyor; bâri düzensizlik denseydi) kelimesi tam Batı Kafası işidir; yâni bir (pro-faşizan) düzen (order) var, dışına çıktın mı da düzen-dışı (disordered) oluyorsun! Mecbursan (obligation) da, zaruri misin (necessity)? Bence hayır. İnsanın tercih etme hürriyeti olmalıdır; yeter ki başkalarına zarar vermesin… Doğu kültürlerinde, dinî adanmışlıklarda ve benzeri kültürel yapılanmalarda bu tür sıra dışılıklara çok rastlanır ama kimse böyle insanların kişiliklerinin “bozuk” olduğunu söyleyemez (cânileri, canlı intihar bombalarını vs. tabii ki kastetmiyorum)."


--


Kişilik Bozuklukları - Ders Notları

Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat


5 yorum:

orhan dedi ki...

iyiymiş. geçenlerde wikipedia'da ben de bunla alakalı ilginç bir deneyle karşılaşmıştım. hatta blogda da anlatmayı düşünüyordum. sen de biliyorsundur belki: rosenhan deneyi.

http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=16077013
http://en.wikipedia.org/wiki/Rosenhan_experiment

Burak Özkan dedi ki...

Evet, okuyunca hemen anımsadım. Artık klasikleşen bir olaydır bu. Hatta sanırım, yakın tarihte tekrar gerçekleştiriliyor ve yine benzer sonuçlar elde ediliyor. :)

Ayrıca buna benzer bir de Edgar Allen Poe öyküsü vardır. Yanlış hatırlamıyorsam, şöyle gelişiyordu:

Birkaç doktor, akıl hastaneleri gezip, teftişlerde bulunuyordu. Girdikleri akıl hastanelerinden birinde, doktorların tuhaf davrandıklarını farkediyorlardı. Aradan oldukça bir zaman geçtikten sonra, doktorların aslında deli olduklarını, delilerin de, deliler tarafında ele geçirilip kapatılan doktorlar olduklarını öğreniyorlardı. :D

Sanırım bu öyküden esinlenen bir de Türk korku filmi çekilmişti. Doğa Rutkay oynuyordu.

orhan dedi ki...

konu konuyu açıyor. dediğin öykü svankmajer'in "sileni" adlı filminde de işleniyordu. güzel filmdir tavsiye ederim :)

Burak Özkan dedi ki...

Tamamdır. Bakıcam mutlaka; sağ ol. :)

orta karar dedi ki...

Sinoloji Felsefenin ilk konularından biriydi bu. KArşılaştırıyordu Batı ile Doğu'nun insana yaklaşımlarını.

Aslen Batı'nın toplumu norm alırken, daha ben merkezci davrandığını; oysa insanın, toplumu oluşturan insanın, toplumların kendilerinin olduğu kadar çeşitlilik gözterebildiğini söylerdi Doğu felsefesi.
Bende çağrışanlar da bunlar oldu