20101014

Şizoid kişilik bozukluğu, sosyal ilişkilere ilgi azlığı, duygusal soğukluk, içe dönüklük ile karakterize bir kişilik bozukluğudur.

Algı çarpıklığı ve düşünme bozukluğu şizotipal kadar belirgin değildir. Her ikisi de birbirine bağlı olan gerçeklik yitimi ve günlük hayatın aksaması durumları yoktur.

Şizoid kendi dünyasını ölüme benzer bir varoluş şekliyle kurmuştur. Kafka, Kierkegaard, Van Gogh, Mozart isimleri tarihteki belirgin örneklerdir. Şizoidin toplumdan kopukluğu kendi iç dünyasının bir gereğidir. Hissetme, düşünme ve tüm hayatı kavrama biçimi normal insanlardan ciddi farklılıklar içerir. Yaşam savaşını kazanamayacak kadar savunmasız, insanlardan kabul göremeyecek kadar hayattan uzaktırlar. Çoklukla akli yetersizlik ya da gelişim bozukluğu damgasını alırlar. İnsanlık trajedisinin somut örnekleridir.

Sıradan insanların iç dünyası ve dış dünyası vardır. Şizoidin ise karanlıklar içinde olduğu tek bir dünya. Şizoid güç eksenli bir hayatta, tek amacın adam yerine konmak için savaş verildiği bir arenada ne kadar bir şeyleri başarır gibi gözükürse gözüksün dışardaki acayiptir. Bu açıdan onların hayatı insanların göründüğü gibi adam gibi adam olup olmadıklarına bir referanstır. Güven ve sevgi adalarının hemen hiç olmadığı bir insanlık tarihinde şizoid, hayatın ve Tanrı'nın gerçek soğukluğuyla donup kalmıştır.


Vikipedi.


--


Ben belki bu denli süslü anlatmazdım ancak var oluşunun değerlendiriliş şekli nedeniyle yer veriyorum. Her neyse.


Ünlü isimlerle kurduğu bağlantıyı de pek lüzumlu bulmadım; Moleskine tanıtımı gibi. Ama ona da neyse.

2 yorum:

orhan dedi ki...

Ünlü isimlerle kurduğu bağlantı lüzumlu olmanın ötesinde hatalı da bence. en azından kafka'nın şizoid olmadığından eminim. kendisinin felice'ye yazdığı mektuplarla ilgili elias kanetti'nin bir kitabını okumuştum. kendisini ifade etme ihtiyacı ve yeteneği had safhada biri kafka. şizoid tanımı çok yersiz. aynı şekilde her şeye rağmen inancın önemini, anlamını, işlevini ve değerini çok iyi çözümleyen kierkegaard'ın şizoid kişiliğe sahip olduğuna da inanmıyorum.

tüm bunların ötesinde şizoid kişilik bozukluğu, adı üzerinde bir "bozukluk". ne kendisine ne de çevresine faydası/getirisi olan bir şeydir bu. kişilik bozukluğu olan biri üretici/sanatçı niteliklere haiz olsa da bunların ortaya çıkarılması imkansız gibidir.

açıkçası ben bu tanımlamayı sevmedim.

Burak Özkan dedi ki...

Aslında bir iki tanım haricinde benim de pek gözüme giren bir yazı değil ama nedense, yazım tekniği nedeniyle yer verdim. Kafka ve Kierkegaard hakkında dediklerine ben de katılıyorum; katılmaktan ziyade doğrular da.

Açıkçası internet üzerinden kendisine hastalık yakıştıran biri olmamakla beraber, bu durumun nasıl bir şey olabileceğini en azından söylendiği kadarıyla biliyorum. Ama sonuç olarak 'şizoid kişilik bozukluğu' sadece bir tanım. Önemli olan yaşanan veya 'yaşanmayan.'

Şu sanatçı meselesine de gelirsek, işte o sancılı bir konu.